SparkCharge, Filoların Elektrifikasyonuna Destek İçin 30 Milyon Dolar Topladı

Elektrikli araç filolarının elektrifikasyonu, 21. yüzyılın en büyük zorluklarından biri olarak öne çıkıyor. Öncelikle hangi alana yatırım yapmalısınız? Araçlara mı yoksa şarj altyapısına mı?
Bu soru çoğu zaman yeterince düşünülmüyor. SparkCharge‘ın kurucusu ve CEO’su Joshua Aviv, filoların kendisine ulaşıp, “Araçlar burada, lotta duruyor. Onları şarj edecek bir yolumuz yok. Bize yardım edebilir misiniz?” dediğini aktarıyor.
Bazı şirketler, Aviv’e bir hafta önceden veya daha uzun bir süre öncesinden hazırlıklı bir şekilde yaklaşırken, bu durum pek de şaşırtıcı değil. Aviv’in önerisi ise net; önce araçları satın alın, ardından şarj konusunu bize bırakın.
SparkCharge, başlangıçta mobil elektrikli araç şarj hizmetleri sunuyordu. Örneğin, AllState ile işbirliği yaparak sıkışmış elektrikli araç sürücülerine yardım ediyordu. Ancak şimdi, “şarj hizmeti” olarak adlandırdığı bir model sunuyor. Filolar, SparkCharge ile kilovat-saat başına elektrik satın alma sözleşmesi imzalıyor ve şirket şarj işlemlerini gerçekleştiriyor.
Şirket, tüm 50 eyalet, Kanada ve Meksika’ya genişledi. Büyümeye devam etmek için SparkCharge, Monte’s Fam liderliğinde 15.5 milyon dolarlık bir Seri A-1 yatırım turu gerçekleştirdi. Bu tura, Cleveland Avenue, Collab Capital, Elemental Impact, MarcyPen ve Non-sibi Ventures gibi yatırımcılar da katıldı.
Yatırım turunun yanı sıra, SparkCharge, Horizon Technology Finance Corporation’dan 15 milyon dolarlık bir girişim kredisi de aldı.
Aviv, SparkCharge’ı 2018 yılında, elektrikli araçların yükselişi başladığında kurdu. Tesla dışında hızlı şarj altyapısının yetersiz olduğu bir dönemde, şirketler elektrifikasyona yatırım yapmaya başlamıştı; çünkü elektrikli araçlar, sadece yakıt maliyetlerini değil, bakım masraflarını da azaltma vaadi taşıyordu.
Son yedi yıl içinde hızlı şarj teknolojisi önemli ölçüde gelişti, ancak bu gelişme eşit olarak dağılmadı.
“Amerika’nın ortasında ya da kıyıların farklı bölgelerinde olan birçok filo var,” diyen Aviv, bu müşterilerin genellikle, tesisten günlük olarak şarj edilmesi gereken büyük miktarda elektrikli araç bulundurduklarını belirtiyor. Bu, limanlar, demiryolu istasyonları veya otomotiv üreticilerini kapsıyor.
Aviv, “Bu operasyonlar genellikle 24 saat çalışıyor. Araçların şarj edilip tekrar yola çıkmasını istiyorlar,” diyor.
Hızlı şarj cihazlarının bulunduğu bölgelerde bile, birçok filo kendi şarj istasyonunu kontrol etmek istiyor. Ancak depo şarjı kurmak pahalı olabiliyor ve uzun süreli şebeke bağlantı kuyruklarıyla gecikebiliyor.
Aviv, “Biz, tüm araçlarını şarj edebilmek için devreye girebiliriz. Şebeke gecikmeleri veya bağlantı sorunları konusunda endişelenmelerine gerek yok. Kazı, delme veya inşaat gibi konularla uğraşmak zorundalar,” diyor.
SparkCharge, genellikle bataryalar veya jeneratörler ile çalışan mobil şarj cihazlarına yöneliyor. Aviv, bu cihazların propan, doğalgaz veya hidrojenle çalışabildiğini belirtiyor. Şirket, ekipmanları bırakıp müşterinin şarj işlemini yapmasına izin verebilir veya tüm şarj süreçlerini üstlenebilir. Müşterinin operasyonları büyüdükçe, SparkCharge, kalıcı şarj altyapısına geçişte yardımcı olabilir. Aviv’in söylediğine göre, SparkCharge’ın müşterilerinin %95’i, off-grid şarj cihazlarını kullanıyor.
Maliyetler, müşteriye ve filo büyüklüğüne bağlı olarak değişiyor, ancak genellikle kilovat-saat başına 35 cent ile 60 cent arasında değişiyor. Bu fiyatlar, birçok kamu hızlı şarj cihazıyla rekabet ediyor.
“Bir filo 1,000 kilovat-saat kullanıyorsa, yalnızca o miktar için ödeme yapıyor. Eğer sadece 5 kilovat-saat kullanıyorsa, yalnızca o kadar ödüyor,” diyor Aviv. “Bu, filonun araçlarını şarj etme esnekliğini artırıyor. Büyük bir talep artışı olursa, bu durumda sorun yok; karşılanıyor. Düşük sezon geçiyorsa, bu da sorun değil; yine karşılanıyor.”