Stanford’lı genç muhabir, Silikon Vadisi’nin ‘para bataklığı’ startup kültürünü masaya yatırıyor

Stanford’un sıra dışı genç muhabiri

Theo Baker Stanford araştırmacı gazetecilik

Theo Baker, günümüz medya dünyasında gerçek anlamda bir istisna olarak öne çıkıyor.

Gazetecilik bölümlerine olan ilginin yıllardır azaldığı, bazı üniversitelerin bu alanı tamamen kapattığı bir dönemde, Stanford Üniversitesi son sınıf öğrencisi Baker, klasik araştırmacı gazetecilik çizgisinde ısrar ediyor ve bu tercihinin karşılığını fazlasıyla alıyor.

Birinci sınıfta başlayan sarsıcı başarı hikâyesi

Baker, daha üniversitedeki ilk yılında adını ülke çapında duyurdu. The Stanford Daily için yaptığı haberler, Stanford Üniversitesi rektörü Marc Tessier-Lavigne’in istifasına yol açtı.

İki on yıla yayılan bilimsel araştırma usulsüzlüğü iddialarını ortaya çıkaran Baker, üniversiteye başladıktan yalnızca bir ay sonra kendini anonim mektuplar toplayan, gece gözetlemeleri yapan ve gizli kaynakların peşine düşen bir muhabir olarak buldu. Bu süreçte güçlü hukuk büroları, haberlerini itibarsızlaştırmaya çalıştı; ancak yıl sonunda Tessier-Lavigne istifa etti ve Baker, araştırmacı gazeteciliğin en saygın ödüllerinden biri olan George Polk Ödülü’nü alan en genç kişi oldu.

Kısa süre sonra Baker’ın hikâyesi, Warner Bros ve ünlü yapımcı Amy Pascal tarafından filmleştirilmek üzere hakları kapılan, rekabetli bir açık artırmanın odağına yerleşti.

Yeni kitap: Silikon Vadisi’nin gözü Stanford’da

Baker’ı haritaya yerleştiren bu skandal, şimdi yerini onu kariyerinde bir üst seviyeye taşıma potansiyeline sahip yeni bir projeye bırakıyor: Silikon Vadisi’nin para dolu startup düzenine içeriden bir bakış.

“How to Rule the World” adlı kitabı, mezuniyetinden üç hafta önce, 19 Mayıs’ta yayımlanacak. Kitap, risk sermayedarlarının Stanford öğrencilerini bir “meta” gibi görerek nasıl yönlendirdiğini anlatan çarpıcı bir tablo sunmayı vaat ediyor. Baker’a göre bu çevreler, gözlerine kestirdikleri lisans öğrencilerini örtülü fonlar, paravan şirketler, lüks yat partileri ve daha ortada fikir yokken verilen yatırım teklifleriyle kuşatıyor; amaç ise bir sonraki trilyon dolarlık kurucuyu ilk yakalayan olmak.

Henüz 21 yaşına girmemiş olan Baker, kitabında anlattığı dünyayı, öğrenciler, CEO’lar, girişimciler, risk sermayedarları, Nobel ödüllü bilim insanları ve üç farklı Stanford rektörüyle yapılan 250’den fazla görüşmeye dayandırıyor. Baker, bu ortamı, dünyayı etkileyen ama dışarıdan bakıldığında pek görülmeyen, “tuhaf ve para bataklığı bir altkültür” olarak tanımlıyor.

Aileden gazeteci, yoldan çıkmayan muhabir

Baker’ın bu yolu seçmesi, içinde büyüdüğü ortam düşünüldüğünde şaşırtıcı değil. Babası, Peter Baker, Beyaz Saray’ı izleyen kıdemli bir muhabir; annesi ise tanınmış gazeteci Susan Glasser. Arkadaşlarının çoğu risk sermayesiyle finanse edilen girişimlerin peşine düşüp altı haneli maaşlı iş fırsatlarını kovalarken, Baker üniversitedeki ikinci yılında sahada habercilik yaptı, üçüncü yılında ise yazmaya odaklanmak için okuldan izin alarak iki ayını bir yazarlar kampında geçirdi.

Gazeteciliğin krizi, genç bir istisna

Bu tercih, özellikle günümüz medya iklimi düşünüldüğünde daha da dikkat çekici hale geliyor. Gazetecilik programlarına başvurular düşerken, birçok basın kuruluşu aralıksız bir işten çıkarma dalgasıyla uğraşıyor. Bu tablo içinde Baker, hem heyecan verici hem de giderek nadir görülen bir figürü temsil ediyor: geleceğini hesap soran, araştırmacı gazeteciliğe bağlayan yıldız bir öğrenci.

Baker, yeni kitabıyla yalnızca Silikon Vadisi’nde yankı uyandırmaya değil, aynı zamanda üniversite kampüslerindeki pek çok öğrenciye de ilham vermeye aday görünüyor. Onun hikâyesi, araştırmacı gazeteciliğe olan ilgiyi yeniden canlandırır mı bilinmez; ancak startuplar, risk sermayesi ve üniversite-ekosistemi ilişkisine dair tartışmaları büyüteceği şimdiden kesinleşmiş durumda.

Exit mobile version