Denizlerde Elektrik Depolama: Bir Girişimin Hikayesi

Manuele Aufiero, çocukken ailesiyle birlikte İtalya’nın kuzeyindeki bir rezervuarın etrafında yürüyüş yapardı. Ancak bu rezervuar, sıradan bir rezervuar değildi. Sürekli olarak boşalıyor ve yeniden doluyordu; elektrik fiyatlarının düşük olduğu zamanlarda pompa su seviyesini yükseltiyordu. Yakınlardaki şehirler elektriğe ihtiyaç duyduğunda ise pompalar tersine çalışarak, suyun rezervuardan akıp gitmesiyle jeneratör görevi görüyordu.
Bu teknoloji, pompalı hidroelektrik olarak biliniyor ve yüzyılı aşkın bir süredir var. Küresel ölçekte pompalı hidro rezervuarları, 8,500 gigavat-saat elektrik depolama kapasitesine sahip ve bu, Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre önemli bir miktar.
Pompalı hidro, saatlerce elektrik üretebiliyor. Bu güç santralleri, rüzgar ve güneş gibi kesintili enerji kaynaklarının yaygınlaşmasıyla daha da önem kazandı. Ancak, dünyada pompalı hidro rezervuarları için uygun topografya olan yer sayısı sınırlı.
“Pompalı hidroya aşığım,” diyor Aufiero. “Ancak bu, yenilenebilir enerjiyle başa çıkmak için yeterli değil.”
Bu sorunu çözmek için Aufiero, teknolojiyi denizlere taşıma kararı aldı ve Sizable Energy adlı bir girişim kurdu.
Sizable, Playground Global liderliğinde, EDEN/IAG, Exa Ventures, Satgana, Unruly Capital ve Verve Ventures gibi yatırımcıların katılımıyla 8 milyon dolar fon topladı.
Girişimin enerji santrali, bir kum saati şekline benziyor. Sizable’nın konsepti, üstte yüzen ve altta deniz tabanında yer alan iki kapalı, esnek rezervuardan oluşuyor. Bu rezervuarlar, bir plastik boru ve birkaç türbinle birbirine bağlı.
Elektrik fiyatları düştüğünde, türbinler, alt rezervuardan süper tuzlu suyu yukarı pompalıyor. Elektriğe ihtiyaç duyulduğunda, Sizable bir vana açıyor ve rezervuardaki su, çevredeki deniz suyundan daha tuzlu olduğu için daha ağırlaşıyor ve aşağı doğru akıyor. Su, borudan geçerken türbinleri döndürerek elektrik üretiyor.
“Enerji dengesi açısından, yaptığımız şey bir tuz bloğunu kaldırmak. Ancak vinç kullanmak yerine, onu çözüp pompalarız çünkü bu daha kolay,” diyor Aufiero. “Bundan başka, ağır bir tuz miktarını kaldırıyoruz.”
Sizable, pompalı hidro teknolojisini okyanusa taşıyarak, karada mümkün olmayan bir şekilde kitlesel üretim yapmayı umuyor.
“Kara üzerinde her pompalı hidro inşa ettiğinizde, o spesifik alan için bir beton baraj tasarlamanız gerekiyor ve teknolojiyi oraya uyarlamanız lazım,” diyor Aufiero. “Açık denizde inşa etmek, üretimi kolaylaştırıyor ve yaptığımız her şey, nihai dağıtım alanından bağımsız olarak aynı.”
Sizable, rezervuarların küçük bir modelini dalga havuzlarında ve İtalya’nın Reggio Calabria kıyısında test etti. Şimdi, tam ölçekli bir gösterim tesisi öncesinde yüzen bileşenlerin pilot uygulamasını gerçekleştiriyor. 2026 yılına kadar, dünya çapında birkaç ticari projeyi devreye almayı hedefliyor.
Tam boyutlu kurulumda, türbinler her biri yaklaşık 6 ila 7 megavat elektrik üretecek ve her 100 metrelik boru için bir türbin bulunacak. Daha derin alanlar daha fazla depolama potansiyeline sahip olacak ve her ticari alan birden fazla rezervuar barındıracak. Sizable, enerji depolama maliyetini kilowatt-saat başına 20 € (yaklaşık 23 $) olarak sunmayı hedefliyor ki bu, şebeke ölçeğindeki bir bataryanın maliyetinin yaklaşık onda biri.
Bu teknoloji, açık deniz rüzgar projeleriyle iyi bir uyum sağlıyor çünkü kıyıya ortak elektrik bağlantısı maliyetleri düşürüyor. Ancak Aufiero, Sizable’nın rezervuarlarının en az 500 metre derinliğindeki sularda bulunan herhangi bir şebekeye bağlanabileceğini belirtiyor.
“Uzun süreli enerji depolamanın, sadece yenilenebilir entegrasyonu için değil, aynı zamanda şebekeyi dayanıklı hale getirmek için de gerekli olduğuna inanıyoruz,” diyor Aufiero. “Geleneksel pompalı hidro veya pillerle bunun üstesinden gelemeyiz. Yeni bir şeye ihtiyacımız var.”






