Creative Commons, yapay zekâ için ‘pay-to-crawl’ modeline temkinli destek verdi
Creative Commons, yapay zekâ eğitiminde web içeriklerinin kullanımına ilişkin tartışmalarda önemli bir adım atarak, sitelerin otomatik olarak taranması karşılığında ücret ödenmesini öngören “pay-to-crawl” (tarama başına ödeme) sistemlerine temkinli de olsa destek verdiğini açıkladı.

Creative Commons’un yapay zekâ vizyonu
Creative Commons (CC), telif hakkı sahibinin bazı haklarını saklı tutarken eserini paylaşmasına imkân veren açık lisanslama hareketi ile tanınıyor. Kuruluş, bu lisanslama yaklaşımını şimdi de yapay zekâ çağındaki veri paylaşımına uyarlamaya çalışıyor.
CC, daha önce şirketlerin kontrol ettiği veri kümeleri ile bu verilerle yapay zekâ modelleri eğitmek isteyen sağlayıcılar arasında hukuki ve teknik bir çerçeve oluşturmayı hedefleyen bir plan duyurmuştu. Amaç, hem içerik sahiplerinin haklarını korumak hem de yapay zekânın gelişimini tamamen tıkamadan daha adil bir ekosistem kurmak.
Pay-to-crawl nedir ve neden önem kazandı?
Pay-to-crawl, kısaca, bir sitenin içeriklerini tarayan yapay zekâ botlarının her istek için veya belirli bir hacim üzerinden ücret ödemesini sağlayan bir sistem olarak tanımlanıyor. Bu modelle, haber siteleri, bloglar ve diğer içerik üreticileri, içeriklerinin model eğitimi ya da güncellemesi için kullanılması karşılığında otomatik olarak gelir elde edebilecek.
Geçmişte web siteleri, içeriklerinin arama motorları tarafından indekslenmesine genellikle ücretsiz izin veriyordu. Buna karşılık, Google gibi arama motorlarından gelen trafik ve tıklamalar siteler için önemli bir kazanç kapısıydı. Ancak yapay zekâ sohbet botları devreye girdikçe bu denge bozuldu: Kullanıcı, cevabını doğrudan sohbet ekranında alınca kaynak siteye tıklama ihtiyacı önemli ölçüde azalıyor.
Bu dönüşüm, pek çok yayıncının arama trafiğinde keskin düşüşler yaşamasına ve reklam gelirlerinin zayıflamasına yol açtı. Büyük medya grupları, yapay zekâ şirketleriyle özel lisans anlaşmaları yaparak bu kaybı bir ölçüde telafi edebiliyor. OpenAI, Condé Nast ve Axel Springer gibi isimlerle; Perplexity ile Gannett arasında; Amazon ile The New York Times arasında ve Meta ile çeşitli yayıncılar arasında imzalanan anlaşmalar, bu eğilimin dikkat çeken örnekleri arasında.
Ancak benzer pazarlık gücüne sahip olmayan küçük ve orta ölçekli yayıncılar için tablo çok daha zorlayıcı. Pay-to-crawl modeli, bu kesim için de standartlaştırılmış ve şeffaf bir gelir kapısı yaratma potansiyeli taşıyor.
Creative Commons’tan ‘ihtiyatlı’ destek
Creative Commons, pay-to-crawl yaklaşımına “ihtiyatlı bir destek” verdiğini belirterek, bu modelin doğru kurgulandığı takdirde içerik üretiminin sürdürülebilirliğine katkı sağlayabileceğini savunuyor.
Kuruluşa göre, sorumlu bir şekilde uygulanan pay-to-crawl sistemi, web sitelerinin içeriklerini hem kamuya açık tutmalarına hem de yapay zekânın ikame edici kullanımını yönetmelerine imkân verebilir. Aksi hâlde, pek çok site içeriğini tamamen geri çekmeyi ya da daha sert ücretli duvarların arkasına saklamayı tercih edebilir.
Güç yoğunlaşması ve kamusal erişim uyarısı
Creative Commons, desteğini açıklarken ciddi çekincelerini de sıralıyor. Pay-to-crawl yapılarının yanlış tasarlanması hâlinde web’de güç yoğunlaşmasına yol açabileceği, büyük platformların daha da güçlenirken küçük aktörlerin sistem dışında kalabileceği uyarısında bulunuluyor.
Bunun yanı sıra, katı bir pay-to-crawl rejimi; araştırmacıların, sivil toplum kuruluşlarının, kültürel miras kurumlarının ve eğitimcilerin içeriklere erişimini de zorlaştırabilir. CC, kamu yararına çalışan bu kesimlerin orantısız biçimde engellenmemesi gerektiğini vurguluyor.
CC’nin sorumlu pay-to-crawl ilkeleri
Creative Commons, pay-to-crawl sistemlerinin etik ve adil olabilmesi için bir dizi ilke öneriyor:
- Pay-to-crawl, tüm web siteleri için varsayılan ayar hâline getirilmemeli.
- Tüm web için geçerli genel ve katı kurallardan kaçınılmalı, esneklik sağlanmalı.
- Sistemler sadece engelleme değil, isteklerin hızını düşürmeye yönelik “throttling” gibi kademeli kontrolleri de desteklemeli.
- Kamu yararı için çalışan aktörler için özel muafiyetler veya kolaylaştırıcı düzenlemeler getirilmeli.
- Çözümler mümkün olduğunca açık, birlikte çalışabilir ve standartlaştırılmış bileşenler üzerine kurulmalı.
Bulut devlerinden girişimler ve RSL standardı
Pay-to-crawl alanında yalnızca bir şirket değil, giderek daha geniş bir teknoloji ve yayıncılık ekosistemi rol alıyor. Büyük altyapı sağlayıcıları, bu alanda pazar yeri ve standart geliştirme adımlarını hızlandırmış durumda.
Microsoft, yayıncıların içeriklerini yapay zekâ modellerine lisanslayabileceği bir yapay zekâ pazar yeri üzerinde çalışıyor. Öte yandan ProRata.ai ve TollBit gibi girişimler de benzer şekilde içerik sahipleri ile yapay zekâ şirketleri arasında otomatik ücretlendirme ve raporlama katmanları sunmayı hedefliyor.
Bu alandaki önemli girişimlerden biri de, RSS’in ortak yaratıcısının öncülük ettiği RSL Collective. Kolektif, Really Simple Licensing (RSL) adını taşıyan bir standart önerisi sunuyor. RSL, bir web sitesinin hangi bölümlerinin hangi koşullarda taranabileceğini tanımlıyor; ancak doğrudan botları engellemek yerine, lisanslama ve kullanım koşullarını açıkça ifade etmeye odaklanıyor.
RSL standardı, Cloudflare, Akamai ve Fastly gibi büyük içerik dağıtım ağları tarafından benimsenmiş durumda. Ayrıca Yahoo, Ziff Davis, O’Reilly Media gibi yayıncı ve teknoloji şirketleri de bu standardın arkasında yer alıyor.
Creative Commons, RSL ve CC Signals ile yeni dönemi şekillendirmek istiyor
Creative Commons, hem RSL standardını hem de kendi geliştirdiği CC Signals girişimini destekleyerek, yapay zekâ çağında açık ama haklara saygılı bir içerik ekosistemi kurma hedefini sürdürüyor.
CC Signals; içerik sahiplerinin, eserlerinin yapay zekâ tarafından nasıl kullanılabileceğine dair tercihlerini hem insanlar hem de makineler tarafından okunabilir biçimde işaretlemelerine odaklanıyor. RSL ise bu tercihlerin lisanslama ve teknik erişim kuralları ile uyumlu bir çerçevede uygulanmasına katkı sunuyor.
Son açıklamalar, Creative Commons’un pay-to-crawl gibi gelir paylaşımı modellerine tümüyle karşı çıkmak yerine, bunların açık standartlar, kamu yararı ve adil erişim ilkeleriyle uyumlu şekilde tasarlanması için baskı yapmayı tercih ettiğini gösteriyor.







