Chris Lehane ve OpenAI’nin Zorlu Görevi: İkilemler ve Sorumluluklar

Chris Lehane, kötü haberleri yok etme konusunda sektördeki en iyilerden biri. Clinton döneminde Al Gore’un basın sekreteri olarak görev yaptı ve Airbnb’nin her türlü düzenleme kabuslarında baş kriz yöneticisi oldu. Şimdi ise, OpenAI’nin küresel politika başkanlığı görevinde, yapay zekanın demokratikleştirilmesi konusundaki samimiyetini dünyaya kanıtlamak gibi imkânsız bir görevle karşı karşıya.

Geçtiğimiz hafta Toronto’daki Elevate konferansında kendisiyle 20 dakikalık bir sohbet gerçekleştirdim. Amacım, OpenAI’nın titizlikle oluşturulmuş imajını tehdit eden çelişkileri anlamaktı. Ancak bu pek de kolay olmadı. Lehane, işinde gerçekten yetenekli, sempatik ve makul birisi. Belirsizlikleri kabul ediyor ve insani fayda sağlama kaygısıyla sabah 3’te uyanıp endişelendiğini paylaşıyor.

Ancak, iyi niyetleriniz, şirketiniz eleştirmenleri mahkemeye vermeye, ekonomik olarak zor durumda olan kasabalardan su ve elektrik çekmeye ve ölü ünlüleri yeniden hayata döndürerek pazar hakimiyetinizi sağlamaya çalışıyorsa pek bir anlam ifade etmiyor.

Sora problemi, her şeyin kökeninde yatıyor. Geçtiğimiz hafta başlatılan video üretim aracı, telif hakkı olan materyalleri içerecek şekilde tasarlanmış durumda. New York Times, Toronto Star ve birçok yayıncının dava açmasını gerektiren cesur bir hamle. Ancak, işletme ve pazarlama açısından oldukça zekice bir strateji. Davetiyeli uygulama, kullanıcıların kendilerine dijital versiyonlar oluşturmasıyla App Store‘da zirveye yerleşti.

Lehane’ye bu karakterlerle Sora’nın yeni versiyonunu neden başlattıklarını sorduğumda, standart tanıtımını yaptı: Sora, yetenek veya kaynağı olmayan insanlar için yaratıcılığı demokratikleştiren bir “genel amaç teknolojisi”. Ancak, OpenAI’nin başlangıçta hak sahiplerine, eserlerinin Sora’yı eğitmek için kullanılmasına itiraz etme şansı sunduğunu belirtmekten kaçındı.

Sonrasında, telif hakkı olan görsellerin popülaritesini fark eden OpenAI, bunu bir opt-in modeli‘ne doğru evrildi. Bu, gerçekten bir gelişim değil; sınırları ne kadar zorlayabileceğinizi test etmek anlamına geliyor. Bu arada, film endüstrisi geçen hafta hukuki tehditler savursa da, OpenAI’nin birçok şeyi başardığı görülüyor.

Bu durum, yayıncıların OpenAI’yi eserlere zarar vermekle suçlaması ile de örtüşüyor. Lehane, yayıncıların ekonomik açıdan dışlandığını sorguladığımda, adil kullanım kavramını devreye soktu. Ancak bu durumun, yaratıcı haklarını kamuya erişimle dengelemeyi amaçlayan Amerikan yasası olduğu açık.

Ancak sonrasında, OpenAI’nin bu süreçteki sorumluluğu ve topluma yarar sağlama hedefi ile ilgili endişelerini sorgulayan bir başka OpenAI yöneticisi, Josh Achiam, “Korkutucu bir güç haline gelmememiz gerekiyor” diyerek şirketin vizyonunun sorgulanması gerektiğini belirtti.

Sonuç olarak, bu durum, OpenAI’nın kendi çalışanları arasında bile bir çatışma yarattığını gösteriyor. Elimizdeki gerçek soru, Chris Lehane’in OpenAI’nin misyonunu satıp satamayacağı değil, çalışanların bu misyona ne kadar inandığıdır.

Exit mobile version